Said-i Nursî ve Fethullah Gülen hiç evlenmemişler. Önce Nursî ve Gülen’in niçin evlenmediklerini kendilerinden öğrenelim.
Said-i Nursî, “niçin evlenmediniz” sorusu üzerine şunları yazıyor:
“Evlilik bazı farz ve vacipleri yapmaya engeldir. Bir kısım âlim ve takva sahipleri çoluk çocuğunun geçimi için bozuk fetva verdiler. Değil bir sünnet olan muvakkat dünya zevcelerini (eş, kadın) almak, belki bu dünyada on huri de bana verilse idi, bırakmaya mecburdum ki; ihlâs-ı hakiki ile hakikat-ı Kuraniye hizmet edebileyim. Çünkü bu dehşetli dinsizlik komiteleri, öyle dehşetli hücumları ve desiseleri yapıyorlardı ki, bunlara karşı gelmek için azami fedakârlık yapmak ve harekât-ı diniyesini rıza-i ilahiden başka hiç bir şeye alet yapmamak lazım geliyordu. Nur talebelerine, siz evlenmekten vazgeçin demiyorum. Evlenirseniz, evinizi küçük bir Nur medresesi yapın.” (Hanımlar Risalesi)
F. Gülen, evlenmeyişi ile ilgili olarak şunları anlatır:
“Vazife yaptığım caminin arka maksurelerinden birinde otururken, tıpkı Hz. Yusuf’a (as) olduğu gibi, birileri tarafından taarruza uğradığımı ve Rabbimin inayetiyle kendimi pencereden içeri attığımı ve mütearrizenin (kendisine yaklaşan bayan/kız) arzusunu yüzüne çarptığım için, pencerenin dışında “burada öyle perişaniyetle kal, geber!” diyen birisini de hayal meyal hatırlıyorum.”
“Annem, oğul hayatta iken senin başını da bağlayayım dedi. Ben “ana, benim ayaklarım nurlarla bağlı, siz de başımı bağlayacak olursanız, ben nasıl hareket ederim dedim.”
“1978 yıllarındaydı. Çamaşırlarım iyice kirlenmişti. Akşam yıkarken bayağı canıma tak etti. Bir ara içimden “acaba evlensem miydim” diye geçti. Katiyyen düşünme şeklinde değil, şimşek süratinde gelip geçen bir fikir.”
Ertesi gün erken vakitlerde bir arkadaş geldi ve bana şunu nakletti: Akşam rüyamda Efendimiz’i (Hz Muhammed) gördüm. Size selam söyledi ve “EVLENDİĞİ GÜN ÖLÜR VE CENAZESİNE DE GELMEM” buyurdu. Bu bir rüyaydı. Rüya ile amel edilmeyeceğini de biliyordum ama şahsım adına bu işarete saygılı olmaya çalıştım.” (Lâtif Erdoğan, F. Gülen Hocaefendi, Küçük Dünyam. 38. Baskı, s. 62-63. AD Yayıncılık. A.Ş. İstanbul, 1995)
İslâm’a göre evlenmek:
Hayat üreme ile sürer. Üreme, erkekle dişinin birlikteliğiyle gerçekleşir. Evlilik insana huzur verir. “O’nun varlığının delillerinden birisi de, size kendi nefislerinizden, kendileriyle sükûn bulacağınız eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır…” (Rum: 21) İnsanlara eş, oğul ve torunlar veren Allah’tır. (Nahl: 72) Allah her şeyi çift yaratmıştır (Zariyat: 49). Evlenmek, eş ve çocuk sahibi olmak Peygamberler için de söz konusudur. “Ant olsun biz, senden önce de elçiler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik.” (R’ad: 38)
Hz Peygamber kadınlarla evlenmek istemeyenlere kızmış, “sizden öncekiler kendilerini sıkıştırarak helak oldular” demiştir. Peygamberimiz, kendisinin oruç ve namazını az bulan, daha fazla ibadet yapmak için kadınlardan uzaklaşıp evlenmeyen arkadaşlarına kızmış; “Allah’ı en iyi bileniniz ve O’ndan en çok korkanınız benim. Ben hem uyur hem kalkarım, hem oruç tutar hem yerim, hem de kadınlarla evlenirim. Benim sünnetimden uzaklaşan benden değildir” buyurmuştur.
S.Nursî’nin bekârlık gerekçeleri:
Said-i Nursî, “evlilik, bazı farz ve vacipleri yapmaya engeldir” diye evlenmediğini söylüyor. Bu gerekçe Kuran’a aykırıdır. Allah insanları evlensinler diye kadınlı-erkekli yaratmış, “evlenin” demiş, evlenmeyi “takva” adına önemsemeyenleri: “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, haddi aşmayın, …” (Maide: 85) diye uyarmıştır. Evlilik farz ve vacipleri yapmaya aykırı olsa, Allah bizi çift yaratmaz, “evlenmeyin” derdi. Öyleyse biz bu konuda S. Nursî’nin dediğine inanmayacağız, Allah’ın dediğine bakacağız. Derler ki:
“Said-i Nursî müçtehit, müceddit, âlim, evliya, mehdi, kutup, …”
Bunlar gerçek dışıdır. Eğer S. Nursî bu sıfatlarla özdeşleşmiş olsaydı, “evlilik farz ve vacipleri yapmaya engeldir” diyerek Kuran ve fıtrata aykırı konuşmazdı.
Yukarıdaki cümlelerinden anlaşıldığı üzere S. Nursî kendi döneminde kimi İslâm âlimi ve takva ehli kişileri, “çoluk çocuğunun geçimi için bozuk fetva vermekle” suçluyor. Suçlanan bu âlimler, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, özgürlük, bağımsızlık medeniyetimiz (uygarlığımız) için bize emeği geçen kişiler olsa gerek.
S. Nursî’nin yukarıdaki bazı cümlelerinde, Cumhuriyetimize ve Cumhuriyetimizin kurucularına karşı olumsuz bir tavır aldığını, o dönemi “dinsizlik” ile suçladığını da görüyoruz. Haçlı işgalcileri bu topraklardan kovanları dinsiz ilan et, Cumhuriyet’e karşı çık, İstiklâl Savaşımızın manevi mimarlarını “bozuk fetvacılar” diye karala, bekârlığını “hakikat-ı Kuraniyeye hizmet” ile örtüştür, ebcet hesabıyla kendini yükselt ve sonra yeni bir çığır aç… Bunu akıl da, din de kabul etmez.
S. Nursî nurculara “evlenmeyin” demiyor, ama Nurcuların evlerinin “nur medresesi”, çocuklarının “nurcu” yapılmasını istiyor. Burada milli eğitimimize karşı “medrese” kültürü, inanç bütünlüğümüze karşı “nurculuk/bölücülük” isteniyor. Oysa “rıza-i ilahi” karalama ve bölücülükten geçmez.
F. Gülen’in bekârlık gerekçeleri:
Gülen’in sözlerini okurken gülmüş yahut hayretler içinde kalmışsınızdır. Bir kadın tarafından ilgi ve taarruzuna uğrayınca, caminin içine sığınıp kurtuluyor. Kendisini bir peygambere benzetiyor; “Hz Yusuf gibi davrandım” diyor.
Bizim bildiğimiz, insanın kalbi nurlanır, aklı aydınlanır. Meğer Gülen böyle değilmiş; ayakları nurlanmış. Dünyada ayakları nurlanmış ikinci bir kişi varsa görelim.
Çamaşır yıkarken aklından geçiveren, “acaba evlensem mi” fikrine karşı Hz. Muhammed’in Gülen ile hemen ilgilenmesine ne dersiniz? Hz Peygamber hemen özel ileti gönderiyor; “evlenirsen ölürsün, cenaze namazını da kılmam” diyor.
Hz Muhammed değil bir kez, konjonktür gereği birden çok evlenmiştir. O, bekâr yaşamak isteyenlere, “sünnetimi terk eden benden değildir, çoğalın, ben sizin çokluğunuzla mutlu olurum” demiştir. Aynı Peygamber nasıl olur da Gülen’e evlilik yasağı kor? Sen farklı bir ümmet, farklı bir yaratık mısın, Hz Muhammed’in işi gücü yokta hep senin içinden geçenleri mi izliyor? Hangi ölü hangi dirinin özel hayatını nasıl takip ediyor, Diyanet ve ilahiyatçılar bunu bir güzel açıklasalar da öğrensek.
Sn Gülen!
Sanırım Papa’ya yazdığınız mektuba, Mavi Marmara Gemisi olayında İsrail’i aklayan fetvanıza, Pensilvanya projelerinize de Hz Muhammed vakıftır. Buralardan hiç ses çıkmadığına göre, Hz Muhammed bu icraatlarınızı onaylıyordur, öldüğünüzde cenaze namazınızın imamlığını yapacaktır; öyle mi?
Ne olur kerametler gösterin, bizim gibi acizlere yardımcı olun da, kalp gözümüz açılsın, ayaklarımız nurlansın.
Sonuç:
1) S. Nursî ve F. Gülen’in evlenmeme açıklamaları aklî ve ilmî değildir.
2) S. Nursî ve F. Gülen’in evlenmeme gerekçeleri dinen doğru değildir; bu gerekçeler Kuran’a, sünnete, İslamî içtihatlara aykırıdır.
3) Bu kişiler özel halleri (iktidarsızlık vs) yüzünden evlenmemiş olabilirler. Bunu açıklayabilir yahut açıklamazsınız. Bu açıklamayı yapmadan, konuyu dini gayret ve hamasete bağlarsanız doğru olmaz. İnsanüstülük görüntüsü veriyorsunuz. İslâm’da ve Peygamberlerin hayatlarında insanüstülük yoktur.
4) İnsanlık tarihi “dinle uyutma- Allah ile aldatma” örnekleriyle doludur. Kendini “enbiyaya” benzetenler, kendini “evliya” yerine koyanlar; müminleri dinle büyüleyenler, temiz duygulu insanları sömürüp emperyalistlere peşkeş çektikler şimdiye kadar çok görüldü, hala da görülüyor. Müslümanların başına gelen sıkıntılardan çoğunun, din kisvesindeki melanetlerden geldiğini artık anlamalıyız.
5) İslâm’da bölücülük yoktur. Dini ve milli hayatımızda bölücülük yapmak günahtır, çirkindir, suçtur. Önyargılardan kurtulduğumuzda, doğru bilgilerle donandığımızda, daha mutlu ve daha güçlü olacağız.
Bugün 80114 ziyaretçi (151255 klik) kişi burdaydı!