Çalı Dergisi - Recai Şeyhoğlu
   
DERGİ
  Kapak
  BAŞ YAZI
  Bülent Sirkeci
  KÖŞE YAZARLARI
  Erdoğan Baysal
  Fahrettin Alişar
  Yusuf Dülger
  Dursun Özden
  Eşref Ural
  Meliha Kar
  İsmail Detseli
  Recai Şeyhoğlu
  Dündar Aydoğdu
  Ahmet Kuş
  ŞAİRLER
  İdris Yalçın
  Nükhet Hürmeriç
  Çiğdem Bal
  Emre Öztürk
  Feryal Önal
  Tuncay Akdağ
  Zeynep Çayır
  Hakan Sürsal
  Ahmet Uysal
  Gülizar Söğütçü
  Erkan Ezbiderli
  Mehmet Kuvvet
  Leyla Işık
  Reyhan Sur
  ÖYKÜCÜ
  Z.Oğuz
  Ayşe Korkmaz
  Hatice Oya Kuzgun
  Hediye Emiroğlu
  GEZİ YAZISI
  Dr. Muammer Ulutürk
  ANI
  SÖYLEŞİ
  Gülay Mermer
  ESER TANITIMI
  Zeki Oğuz'un Eserleri
  A.Korkmaz
  OBJEKTİFTEN
  Zeki Oğuz Fotoğrafları
  Ziyaretçi Defteri
  DOST SİTELER
  Türkçemiz
  Ar-hez Tanıtım

Duyuru Panosu
SİTEMİZDE YAYINLANMASI İSTEDİĞİNİZ ÜRÜNLERİNİZİ oguzzeki@hotmail.com ADRESİNE GÖNDEREBİLİRSİNİZ




KARAYAĞIZ ŞAİRİN ARDINDAN…

Baş başa kaldığımızda “Delikanlı,” derdim ona. O da “Bu sözün dinlendiriyor beni,” derdi.
Yok, üç beş kişiden fazlaysak “Dinçer Abi,” diyordum. Herkes öyle bilsin istiyordum çünkü. Ama gerçek de buydu zaten. O, hep benim Dinçer Abim olmuştu.

Kütüphane açılışlarında, kokteyl ve sergilerimde, düzenlediğimiz panellerde hiç yalnız bırakmadı beni. Bağırsaklarından rahatsız olduğu gün bile, yeğenim Emrah’ın İzmir Fen Lisesinde düzenlediği ‘Şiirin Selamı Var’ programında bizi yalnız bırakmamış, Radikal’de de yazmıştı bunu.

Eleştiriye karşı sergilediği uygar tavrını ise unutmam hiç mümkün değil. Kuzey Ege’de köşe yazarlığı yaptığım günlerde bir yazısından dolayı çatır çatır eleştirmiştim. Yazımın yayımlandığı gün sabah sabah ondan gelen telefon beni heyecanlandırmıştı. Biraz da ezilir büzülür gibi olmuştum doğrusu. “Günaydın abi,” dedim ve pürdikkat onu dinlemeye verdim kendimi. Sanmıştım ki sitem edecek, hatta kızacak bana. Oysa o sadece “Doğrusun oğlum!” dedi. O günü, vücut kimyamın bozulduğu gün olarak yazdım defterime. Saygım sevgim daha bir çoğaldı kendisine. Bir zaman sonra o yazıyı “Zaman Tünelinde Yolculuk” adlı kitabıma aldım ve Konak Belediyesinde düzenlediğim kokteyle kendisini konuşmacı olarak çağırdım. Çıktı geldi. “Bana kızmıyor musun be abi!” dedim. “Kızsam burada olur muyum?” dedi. Kitabımı büyük bir özenle de okumuştu üstelik.

Konak İş Eğitim Merkezi’nde çalışıyordum. Telefonum çaldı. Bir baktım, Delikanlı. “Bostanlı’daki Türkiye İş Bankasındayım.Gel, kefilim olacaksın!” Hemen izin alıp fırladım.Yanında bir de arkadaşı vardı. Ona dönerek “Demedim mi ben sana?” dedi. Sonra büyük bir keyifle koluma girdi, işlemlerin yapılacağı masaya doğru yürüdük.
“Ah be oğlum,” dedi, “Bu zamanda herkese gel bana kefil ol, denmiyor ki...”
Biliyordum ki beni seviyordu. Ben de onu çok seviyordum. Birbirimize güvenimiz tamdı.

Kütüphane açılışlarında yaptığı konuşmaları köylüler de çok beğeniyordu. Bizi ne abartıyor ne de görmezden geliyordu. Duruşuyla, konuşmalarıyla bize güç veriyordu. Tüyap’ta düzenlediğimiz etkinliklerde programın olmazsa olmaz konuşmacıları arasında en başta aradığım isim hep o oluyordu. Halilrıfatpaşa’daki TÜLOV köşkünde düzenlediğimiz etkinlikte Hakan Tartan, Fahir Işıksız ve çok sayıda dostun arasında bize omuz veren gene oydu. Ta Bostanlı’dan çıkıp gelmişti hiç üşenmeden. (Aksiliğe bakın ki o gün ben orada bulunamamıştım. Kültür bakanının daveti üzerine Ankara’ya gitmiştim.)

İzmir’e “yazarlar evi” gerekiyordu. Bu düşüncemi sağda solda dile getiriyordum. Bostanlı’daki yazı evine gittim. Aklımdan geçenleri sıraladım. “Doğru,” dedi ve hemen Radikal’deki köşesinde dillendirdi; “Ahmet Piriştina’ya mektup” diye… Ne var ki, ne Piriştina ne de Kocaoğlu bu proje için kıllarını kıpırdatmış değiller henüz.

Kitaplı söyleşilerimizin birinde, övgüyle söz etmişti Asuman Kafaoğlu Büke’den. “Ben de okuyorum ama bu kızın hızına yetişmem mümkün değil yahu!” diyordu. “Ne okuyorsun bu sıralar?” sözü ise hep kulağımda çınlıyor. “Üç beş yılda sadece bir kitap okuyan Türk değiliz oğlum biz, okumak zorundayız!” sözü de…

Dedikodu yaptığım, anılarını dinlediğim, yolculuklar yaptığım Delikanlı’ya “Binbir Çiçekli Bahçe”yle ilgili söyleyeceklerim vardı, söyleyemedim. İki aydır sürekli alıp okuduğum Taraf gazetesinde gördüğüm Kanal 7, BİM, Sızıntı ilanlarını soracaktım. “Nasıl oluyor da onca liberal, muhafazakâr ve sosyalist yazar, bu gazetede ekip ruhu içinde çalışabiliyor?” diye merakımı dile getirecektim. Olmadı. Tekel işçileriyle ilgili, Hugo Chavez karşıtı habercilik anlayışıyla ilgili sorular soracaktım. Yetişemedim. Biliyordum ki o da bana üşenmeden yanıt verecekti.

Heyhat!..
Adam 90’ını aşmış, hâlâ ötüp duruyor. Adam 90’ına merdiven dayamış, hâlâ kurdelalar kesip duruyor.

Peki, senin acelen neydi be Delikanlı!

Daha açılacak kütüphanelerimiz, tamamlanmamış öykülerimiz ve bitmemiş söyleşilerimiz vardı.

Heyy, Dinçer Abi! Sana söylüyorum duyuyor musun?

   
Bugün 76748 ziyaretçi (147128 klik) kişi burdaydı!
WEBMASTER VE ADMİN: Bülent SİRKECİ 0539 236 72 91 b.sirkeci@hotmail.com Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol