EĞİTİM HAKKI VE KÖY ENSTİTÜLERİ
Dündar AYDOĞDU
Uzun yıllar düşünce üretim merkezlerinin yoğun çalışma alanı, eğitim, eğitimin kitleselleşmesi olmuştur.Dünyaya şekil veren onu yeniden yaratan, kuran, insan onuruna yaraşır biçimde şekillendiren unsur insandır.Öyle olunca insanın en büyük sorunu insan olmaktır,insan olabilmektir.Bu nedenle insanın kendini tanıması, geliştirebilmesi , yaratıcılığı, alacağı eğitimin niteliği ile ilintilidir..Bu bağlamda eğitim hakkının kullanılabilmesi öncelikli bir sorun olarak ortadadır.Hatta bu hak , tüm hak kullanılmalarının da ön koşuludur ,olmazsa olmazıdır.İyi eğitim alamayan toplumlardaki hak ihlallerinin yaygınlığı bu gerçeğe dayanmaktadır. Haklar yüzyılı olarak yirmi birinci yüzyıla bakarken eğitim hakkının kullanımına iyi bakmak gerekir.İleri toplumlarda klasik insan haklarının kapsamı
genişletilirken yeni haklarla insan varlığını daha da yüceltmek yolunda epey mesafe alınmıştır.Korkudan ve yoksulluktan kurtulma hakkı,temiz bir çevrede yaşama hakkı gibi haklar nerdeyse tartışma dışına çıkarılmıştır.
Eğitim hakkı evrensel nitelikli temel bir haktır.Bu hakkın kullanımında amaç, insan kişiliğini tam olarak geliştirmek , insanı,insan haklarına,temel özgürlüklere duyarlı kılmak, üretmeye , yaratmaya hazırlamaktır,yönlendirmektir..Bu amaca ulaşmak için yöntem belirlemek ,kurallar koymak, ulusal ve evrensel boyutlarda etkinlik kazandırmak ,düşünce dünyasının ve hukuk kuruluşlarının özel konusu olmuş, eğitim hakkıyla ilgili uluslararası sözleşmeler imzalanmış bu sözleşmelere uygun iç hukuklarda düzenlemeler yapılmıştır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 26. maddesinde temel eğitimin zorunlu ve ücretsiz olacağı,teknik ve mesleki eğitimle yüksek öğrenimin yeteneklere göre tam ve eşitlikle herkese açık olacağı ifade edilmiştir.Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 13. maddesi ve Avrupa İnsan Haklar Sözleşmesine göre imzalanan 11.protokolün 2. maddesi de amaç ve içerik olarak aynı hükümleri taşımaktadır.Uluslar arası kabul gören bu normlarda vurgulanan hak “ kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağıdır”. Görülüyor ki uluslar arası sözleşmelerde,uluslar, yarınlar adına, bireye vereceği, parasız, güzel, mükemmel bir eğitimin yükümlülüğüne girmiştir.Çünkü”Eğitimdir ki milleti bağımsız,yüce bir toplum yapar,ya da milleti kölelik ve sefalete terk eder.”.Bilim ve teknolojiyi insan hizmetine sunamayan uluslar doğal ve beşeri çevresi ile olan mücadeleyi baştan kaybederler,moralleri bozulur ,yaratıcılığın estetik boyutundan yoksun kalırlar mutsuzlaşırlar..
Söz konusu ettiğimiz uluslararası sözleşmelerin iç hukukumuza yeteri kadar yansıtılmadığı eğitim hakkının özüne yeterince uyulmadığı bir gerçektir. Bir kerre Türkiye Cumhuriyeti tarafından imzalanan bu sözleşmelerdeki açık ve kesin hükümlere iç hukukumuzda yoktur.Geçmiş anayasalarımızda olduğu gibi 1982 Anayasasında da eğitim hakkı temel haklar içinde sayılmamış,eğitim hakkının kullanımı ve bu kullanımla ilgili düzenlemeler yürütmenin ve yasamanın yetkisine bırakılmıştır.1982 Anayasası, eğitimi, ”devleti yücelten, bireysel ve toplumsal hakları ıskalayan “karakterine uygun biçimde temel hak olarak saymamış,sosyal ve ekonomik haklar bölümünün 42. maddesinde“insanın kendini geliştirebilmesi için ona tanınması gereken temel nitelikli vazgeçilmez bir unsurdur”denilmiş, bağlayıcı vurgu yapılmamıştır.Bu durumuyla, eğitim hakkının anayasal ifadesi imzaladığımız uluslararası sözleşmelere ve evrensel nitelikli temel haklara açıkça uyarlık göstermemektedir.
Anayasamızda ,bu hak ,temel haklardan sayılmadığı, genel,açık ve kesin hükümler taşımadığı , güvenceden yoksun olduğu için yürütme erkini ele geçirenler eğitim- öğretim sistemini reform adı altında sık sık değiştirmiş, toplum, özellikle aileler ve çocuklar bir karmaşanın belirsizliğin çaresizliğin içine sürüklenmiştir.Elli yılı aşkın süredir devlet yönetimini elinde tutan sağ iktidarlar bu erki gerici kapitalist çerçevede kullanmışlar eğitimi özünden kopararak yabancılaşma,yozlaşma sürecine sokmuşlardır.Bu süreci yaşayan eğitimi bu kerre siyaseti elsiz ayaksız yakalayan şeriatçı kadrolar işgal etmiş milli eğitim sistemini temelinden çökertmiştir.Şu anda bir eğitim faciası yaşanmaktadır.
Olaya biraz daha yakından baktığımızda görülen ,eğitimin milliliğinden, gerçekliğinden, bilimselliğinden eser kalmadığıdır.Eğitim olanağı türedi varsıl bir zümrenin ve de tarikatların koyu tekeline bırakılmış , okullar,yurtlar ,burslar bu yoz, gayri milli gerici kesimin hizmetine sunulmuştur.Halkın eğitim hakkı şeriatçı kadrolar tarafından gasp edilmiştir açıktan açığa.Oysaki ,yukarda değinildiği gibi, eğitim hakkı, özünde, insanın insan olma hakkıdır bu hak engellenmemelidir. Gerçek demokrasilerde eğitim sisteminin de anayasalar gibi eğilmez bükülmez evrensel kuralları vardır ve kurallar kişilere kadrolara göre değiştirilemez.Yönetimi ele geçiren iktidarlar politik ideolojik amaçlı düzenlemeler yaparak kumar oynayamazlar,çünkü bu kumarda kaybeden, ülke olur, halk olur, demokrasi olur. Başka bir söyleyişle bilimsellikten ve aklın egemenliğinden çıkarılmış bir ortamda yetişen kuşaklar kendi gerçeğine yabancılaşır,sorup sorgulayamaz,araştıramaz doğruyu güzeli düşünemez, yaratamaz bir kelimeyle çağını yakalayamaz,yaşayamaz.
Cumhuriyet tarihinde halkımız eğitim hakkını yalnızca köy enstitülerinde kullanabilmiştir. Cumhuriyetin ilk çeyreğinde modernleşme yolunda toplumsal ekonomik ve kültürel değişimler devrimlerle bir bir gerçekleştirilirken nüfusun yüzde seksenini oluşturan köyle yönelmek gerekiyordu acilen.Bu koca devi uyandırmak ayağa kaldırmak aydınlatmak kalkındırmak gerekiyordu,Halk evleriyle aydınlanma süreci başlatılmış ama,bu sürecin başarıyla sonuçlanması için daha da köklü ve yaygın bir eğitimin gerekliliği ortadaydı.Bu nedenle halk adına köyün damarlarından girilecekti.Bu hareket tam anlamına yüce bir savaştı, bu savaşı kazanacak savaşçıya gereklilik vardı.Savaşı yönetecek komutanlar hazırdı. Halk evleriyle filizlenen halk hareketi Hasan Ali Yücel’e ve İsmail Hakkı Tonguç’a güç vermişti ,cesaret vermişti.Onların demokratik halkçı lider kimliği Anadolu bozkırını dalgalandırdı. Ülkenin geleceği olan köy çocukları yirmi bir noktaya dikilen köy enstitüsü bayrağı altında toplandılar.Köy enstitülerinde en ileri eğitim tekniklerini kullanarak bilgilerle donandılar,ülkenin dört bir bucağında köyleri yıldız yıldız aydınlattılar.Bakir Anadolu kültürünü yeniden işleyerek yoğurarak edebiyat dünyasında bir çığır açtılar,yıllarca tartışılacak köy romancılığına altın devrini yaşattılar.Köy renkleri tuvallere yansıdı,köy ezgileri sazın telleriyle oynaştı.Bir anlamda Anadolu yeniden doğdu
On yedi bin köy çocuğunun cumhuriyete sahiplenerek büyük bir görev aşkıyla coşkuyla bilinçle karanlığa karşı saldırıya geçmeleri doğal olarak kurulu düzeni de sarsmaya başladı..Gün geldi halkın içinden fışkıran bu güç, halkın cehaletini sermaye edenlerin keyiflerini kaçırdı ,can havli ile hareketin önünü kesmek amacıyla seferber oldular.Takımı taklavatı ile yani, politikacısı,ağası ,eşrafı dincisi,ırkçısı politikacısı ile seferber oldular. Ve 1946 demokrasi hareketinin zayıf karnından girdiler ,önce içeriğini boşalttılar sonrada 1954 te tabelasını kaldırdılar.Bitmedi, milli eğitimin rotasını değiştirdiler mayasını bozdular.Elli yılı aşkın süredir eğitim sağ iktidarlar eliyle çığırından çıkarıldı.Öğretmenlik sıradan bir meslek haline dönüştürüldü,,ders programları bilim dışı safsatalarla dolduruldu,bireye dünya görüşü kazandıracak felsefe,mantık,sosyoloji gibi derslerdan bazıları kaldırıldı,kalanların konuları kendi meşreplerine göre şekillendirildi. Dahası ,halk çocuklarına yalnızca iki okul kapısı aralandı, bir, imam hatip kapısı, iki, tarikatlar güdümündeki kuran kursları kapısı.Devlet destekli özel okul ve özel dershaneler olayı facianın bir başka yüzü.Bu çarpık uygulamayı, siyasi iktidarın suret-i haktan görünerek küreselleşme ve toplumsal hassasiyetimiz gibi gerekçelere dayandırması gerçekte facianın itirafıdır.
Anlaşılıyor ki , topluma büyük ve hassas labaratuvarlarda hazırlanan sinsi bir plan zamana yayılarak sindire sindire dayatılıyor.Bu tezgahın farkına varan kesimlerin ,soldaki siyasi partilerin aymazlığına,demokratik kitle örgütlerinin edilgenliğine bakarak kaygıya kapılmaları yersizdir.Kurtuluş savaşı vermiş,cumhuriyet aydınlanmasını derinliğine özümsemiş , çekirdek kadrolarını yetiştirmiş sağlam kurumlara sahip cumhuriyet bu yıkımın üstesinden gelecektir.Ortada köy enstitüleri gibi eğitim tarihinin mucizevi bir geçmişi var.Bu sayfa yenilenerek tartışılırken bu uygulamanın kılcal damarlarımızı sardığı fark edilmektedir. Er geç ,eğitim sistemimizde köy enstitüleri, baş tacı edilecektir. o günler yakındır.